28 Aralık 2010 Salı
Le Fate Ignoranti
"...eksikliğini duyduğum ve asla bana ait olmayacak yanın için... "mümkün değil" dediğin her sefer için... ama aynı zamanda "yine geleceğim" dediğin her sefer için... sürekli bekliyorum. sabrımın adına "aşk" diyebilir miyim?" Cahil Periler adlı tablonun arkadasında yazan bu yazılar izleyiciyi alışık olmadığı bir senoryaya götürüyor. Ferzan Öztepek filmi olan Cahil Periler eşcinsel temalı olan diğer filmlerden çok farklı.Filmde cinsel kimlik sorgulanırken bu durum eğlenceli ve duygusal bir şekilde gösteriliyor.Antonia ve Massimo, Roma yakınlarında normal bir hayat süren,15 yıllık evli bir çifttir. Massimo'nun bir araba kazası sonucu ölmesi, Antonia için herşeyi bir anda değiştirir. Ölen eşi, çok sayıda anı ve bir de şüphe bırakmıştır arkasında: Acaba Massimo, evli kaldıkları süre içinde bir başka kadınla da ilişkiye girmiş midir? İşte bu merakla bir araştırmaya başlar Antonia. Araştırmanın sonuçları, hayal edebileceğinin de ötesinde sürprizlerle doludur. Antonia öğrendikleri karşısında aldatılmanın da üstünde bir acı gerçekle karşılaşır.Bana göre Ferzan Öztepek'in en iyi filmi Cahil Periler.Birçok dalda ödül alan bu filmde Serra Yılmaz ve Koray Candemir de oyuncular arasında.Filmde bir kadının aslında kocasının hayatına ne kadar da yabancı olduğu ve aynı zamanda kocasının kurduğu bambaşka bir hayat olduğuyla yüzleşme var.Filmde birçok güzel şarkı olmasına rağmen Yasemin Sannino'nun söylediği Birdenbire adlı şarkı benim favorim.Bu filmi kesinlikle izlemenizi öneriyorum :)
Sex And The City
ABD`de 1998-2004 yılları arasında toplam altı sezon ve 94 bölüm olarak yayınlanmış olan dizi Candace Bushnell'in aynı adlı romanında televizyona uyarlanmıştır. Sex and the city, New York'lu kariyer sahibi ve başarılı dört kadın arkadaşın hikâyesini anlatmaktadır. Gazeteci Carrie Bradshaw, bir gazetede kadın erkek ilişkileri ve seks üzerine köşe yazıları yazmaktadır. Carrie yazılarını yaşadığı ilişkilere dayandırmakradır. Mr. Big ile olan ilşkisi onu derinden etkilemektedir. Avukat olan Miranda erkekler ve aşk konusunda katı kurallara sahiptir ve aşık olmadan ilişkilerini yürütmeye çalışır. Kendine ait halkla ilişkiler şirketi olan grubun en çapkını Samantha, sürekli ilişki yerine tek gecelik ilişkileri tercih etmekte ve bu nedenle fazla seçici davranmamaktadır. Grubun en romantiği ve tutucu yapıya sahip olanı Charlotte’ın en büyük amacı ise mükemmel, genç ve zengin bir erkekle büyük bir aşk yaşayarak mükemmel bir düğünle evlenmektir.Metropol kadınını günümüz şartlarıyla ele alan ve 2000’lere damgasını vuran dizi Sex and The City altı yıl sürmüştü. Dizinin bittikten sonra da tekrar bölümleriyle izlenmesi ve kadınlar arasında bir fenomen haline gelmesi,yapımcıları yeniden harekete geçirdi.2008 yılında yapımcılığını Sarah Jessica Parker’ın da üstlendiği Sex and the City filmi, senaryo yerine modanın odak olduğu bir filmle yeniden vizyona gelerek izleyicileriyle buluştu.
Sex And The City 2 ise 2010da vizyona girdi.Yine çok büyük beğeni toplayan filmin ardından çok konuşuldu.
26 Aralık 2010 Pazar
La Salsa Carnaval
Dansa yeni başlayacaklar için önerebileceğim yeni adres La Salsa Carnaval. Ataşehirde olan bu dans okulunun eğitmenleri Dünya ve Salsa Şampiyonları 2.leri Mert Ülger ve Leymin Şeylan.Mert Ülger (Endüstri Mühendisi) & Leymin Şaylan (Jeofizik Mühendisi) 2004 yılında hobi olarak başladıkları dansta ilk senelerinde Türkiye Şampiyonu oldular. Ardından gönderildikleri Almanya Avrupa Şampiyonasında 2.lik, Avusturya' da yapılan Dünya Kupasında 7. lik aldılar.2006 yılında katıldıkları Dünya Salsa Şampiyonasında 3.lük ve 2007 yılında katıldıkları Dünya Salsa Şampiyonasında 2.lik (Türkiye'de Salsa adına elde edilmiş en büyük derece) ve Dünya Bachata Kupasında 8.lik alan çift şimdi ise açtıkları dans okulunda salsa, tango, hiphop, modern danstan yogaya kadar bir çok dalda eğitim verilmekte.Birçok yaş ve kültür grubundan öğrenciler yarışmalara hazırlanmakta ve değişik konseptlerde organizasyonlar düzenlemektedir.Her cuma Kalamış Mykonos'ta latin geceleri düzenlenmektedir.Birçok etkinlik ve organizasyonlarında düzenlendiği bu dans okulu öğrencilerine partner bulma konusunda da internet sitesinde oluşturdukları bölüm sayesinde yardımcı oluyor.
Oğullar Ve Rencide Ruhlar
"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.
Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı."
Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar'dan bilinen sürükleyici diliyle, 5 yaşındaki bir çocuğun içine düştüğü bir hikayeyi anlatıyor. Yaşının avantajıyla her yere girip çıkan, hem filozof, hem fırlama bir oğlan... Hikayeyi ve "karakteri" çevreleyen semt hayatı ve mahalle atmosferi de, bizzat karakter kazanıyor, anlatıda...
Polisiye, fantastik ve mizahi edebiyatın tadlarını ustaca kaynaştıran, olağanüstü özgün, çok iddialı bir kitap.
Bu romanı sadece bir polisiye romanı olarak değerlendirmemeliyiz.Bu macera gerçek bir toplumsal ilişkiler ağının üzerinde yükselirken mahalle ilişkilerini,çocukların ve yetişkinlerin ahlaki değerlerini,gerçeklere karşı insanların kişiliklerinin değişmesi ve içki masalarında dindirilen dertleri anlatılıyor.Küçük bir çocuğun büyüklerin dünyasına dalışı bize saçma gelirken aslında buradaki saçmalık ciddi ve anlamlı kabul ettiğimiz o dünyanın saçmalığını fark etmemizi sağlıyor.Karakterin 5yaş ve olgunluk arası gel-gitleri,kendi içinde hayatın kötü yanlarını anlayışı ve Öztürk karakteriyle dünyayı kurtarma çabaları anlatılıyor.Bu postmodern bir romandir.Beş yaşındaki bir çocuk bütün oyun ve kötülüklerden uzaktır.İkilimler arasında kalmaz bu sebeple Alper karakterinin bu olayı çözebileceği sinyallerini veriyor kitap bize.Romanda devlet eleştirilirken,devlet dairesinde yaşananlar,kamu dairesindeki aksaklıklar ele alınıyor.Beş yaşındaki çocuk masumdur,bozulmamıştır.Dünya'nın kötülüklerinden uzak ve habersizdir.
AKM önünde eylem !
Günümüzde televizyon dizileri çok uzun sürüyor.Nerdeyse bir film kadar uzun olan bu dizilerin çekimi günden güne zorlaşırken yönetmenler ve senaristler senoryoyu 90dakikaya uzatmanın zorluğuyla karşı karşıya kalıyorlar.Dizi ve sinema çalışanları dün akşam cuma akşamı eylemdeydi. Yerli dizi yersiz uzun eylemi kapsamında AKM önünde toplanan sektör çalışanları, sorunlarını dile getirdiler.Senaryo Yazarları Derneği (SENDER) ve Sinema Emekçileri Sendikası tarafından, Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi önünde, "Yerli dizi yersiz uzun" sloganıyla düzenlenen eylemde, sektörün her kesiminden katılımcılar, "8 saatlik iş günü istiyoruz", "Dizi süreleri 45 dakikayı geçmesin", "Emeklilik hakkımız gasp edilemez", "Taksim sözleşmesi istiyoruz" ve "Özel sinema yasası istiyoruz" yazılı pankartlar taşıyarak bu konudaki görüşlerini dile getirdiler.Televizyon dizilerinin süresinin 90 dakikadan 45 dakikaya düşürülmesini isteyen oyuncu,senarist ve yönetmenler bu durumu engellemek için bütün akşam boyunca çeşitli konuşmalar yaptı.Ne zaman bu durum çözülür bilmiyorum ama SENDER pes edeceğe benzemiyor.
19 Aralık 2010 Pazar
Burried
Bu soğuk ve yağmurlu pazar gününde yapılabilecek en iyi şeyin film izlemek olduğunu düşündüğümden,size bugun izlediğim ve çok etkesinde kaldığım "Buried" filmini anlatacağım.Çok detaylı anlatmak istemiyorum çünkü film vizyona henüz girmiş değil.Anlatıcaklarımdan sonra gerilimseverlerin,film geldiğinde hemen gideceklerini tahmin ediyorum :) "Buried" bir adamın mezardan çıkabilme mücadelesini anlatıyor.Bence korku filmi alanında damga vurabilecek bir film.Ryan Reynolds (Paul Conroy) karakteriyle başrolü oynuyor.Paul Conroy eski ahşap bir tabuta canlı canlı gömülmüş halde uyanır.Ağzı,elleri ve ayakları bağlı şekildedir.
Tabutun içinde sadece bir çakmak,şarjı azalmakta olan bir cep telefonu ve bir kalem vardır.Bu durumun ne kadar kötü olabileceğini bir düşünün.Irak'ta toprağın iki metre altında kapalı bir yerde hayatta kalmanın yollarını aramaya başlar.Buraya onu kimin, neden koyduğunu bilemese de, kurtulmasına yardım edebilecek tek şey elindeki cep telefonudur.Zamana karşı verdiği bu savaşta en büyük düşmanları telefonun iyi çekmemesi, şarjının az kalması ve havasızlıktır.Sadece 90 dakika daha soluk almasına yetecek kadar hava vardır.Her gecen saniye ölüme daha yaklaşmaktadır ama Paul ölmeye hazır değildir.Paul'un kurtulabilmesi için sadece 90 dakikası vardır.Şimlilik filmden bu kadar bahsetmek istiyorum.Eğer Paul Conroy'un başına gelecekleri ve tabuttan çıkıp çıkamadığını öğrenmek istiyorsanız bu filme kesinlikle gitmenizi öneriyorum emin olun pişman olmayacaksınız :)
Filmin fragmanı için http://www.fragmanevi.com/buried-fragman-hd.html
12 Aralık 2010 Pazar
Kara Elmas
Bir perşembe sabahı Kylie ve ben Taksim'de sergi ödevini gerçekleştirmek için yola koyulduğumuzda belki de sabahın o erken saatlerinde bize biraz olsun işkence gibi gelen bu ödevin sonunun hayatımızda hiç unutmayacağımız bir anı haline geleceğinden habersizdik.İstiklal Caddesindeki uzun yürüyüşler sonunda Arter Sanat Galerisi'ne gitmeye karar verdik. Buna sebep olan en büyük faktör ise camekandan görülen Ayşe Erkmen'in 'şapka' sergisiydi.Aynı şapkanın sayamayacağım kadar çok rengi bir aradayken, bu durum bizde onlara daha yakından bakma isteği uyandırdı.İyiki de uyandırmış.Başımıza geleceklerden habersiz bir şekilde görevlilerden sanat eserleriyle ilgili bilgi alırken Arter Sanat Galerisi'nin diğer sanat galerilerinin aksine çağdaş sanatı,sanatseverlerle buluşturmayı amaçladığını öğrendik.Nitekim galerideki eserler de bu durumu en iyi şekilde açıklıyordu.Bu sergi çağdaş ve modern sanatın önemli isimlerinin eserlerine ev sahipliği yapıyor.Sergi de tüketici toplumun eleştirisi, monotonlaşmış iş hayatı gibi günümüzün dünyasında karşılaştığımız toplumsal olayların konu edildiği eserlere yer verilmiş.Biz sergiyi gerçekten çok beğendik, hem yaratıcılığı hem de orjinal eserleriyle hala kendinden bahsettiriyor.
Bu duruma en büyük katkısı olan eser ise Ahmet Öğüt tarafından hazırlanmış olan 'Kara Elmas' çalışmasıydı.Bu serginin bizim için önemi ise bu çalışmaya interaktif bir şekilde katılmış olmamız.Çalışmayı tam doğru dürüst bile anlamadan görevlinin bize katılacak mısınız diye sorması bu çalışmanın detayını daha fazla merak etmemize sebep oldu.Oldukça geniş bir odanın içinde tam dokuz ton kömürün arasında 1.5 cm3lük bir plastik kutuyu aramak bu çalışmanın bizden beklediğiydi.Kutunun kendisi de siyah olduğu ve kömürler de ağır olması karşılaştığımız ilk engeldi.Çalışmanın orjinalliği aslında burada başlıyor.Kutuyu bulduğunuz takdirde size kutunun temsil ettiği elması veriyorlar.Durumu anladıktan sonra birbirimize bakıp biz bunu yaparız dedik :) O dakikadan sonra sergi ödevi tam anlamıyla yerini kömür madeninde elmas aramaya bıraktı.Beş dakika içinde üzerimize sarı işçi tulumlarını,ayağımıza botlarımızı ve elimize de eldivenleri geçirdiğimizde o küçük plastiği aramak için kürekleri elimize almaya hazırdık.Ve kazmaya başladık,bize ayrılan bir saati tam dolduramamış olsak da kazdık,kazdık ve yine kazdık.Sonuç;yorulan ve kömürlerinin üzerine kendimizi atan biz, pes ettik :)
Kara Elmas'ın izleyiciye anlatmaya çalıştığı şey, kömür madeninde elmas aramak.Ahmet Öğüt bu çalışmayla sanat eserinin maddi kıymetini, izleyicinin onu izlerken harcaması gereken çaba ve zaman gibi konuları,izleyicinin performatif bir katılımıyla gerçekleştirmeyi amaçlamış.Kömürlerin arasında duran plastik galerinin duvarının bir parçası.Duvardaki bu parçanın yerinde de bir kıratlık bir elmas yer alıyor. Elmasın koordinatları hemen odanın yanında yazılı. Görmek isterseniz bir dürbün alıyorsunuz ve koordinatları takip ederek elmasa bakabiliyorsunuz. Kömürlerin arasındaki küçük parçayı bulduğunuz zaman ise galeri elması size veriyor.Malesef biz o elmasın sahibi olamadık ama çok keyifli bir gün geçirmiş olduk :) Bizden birkaç gün sonrasında oraya gelen İstanbul Üniversite'sinden iki tane arkadaşımız ise şuan o elması bulmanın mutluluğunu yaşıyor :)
24 Ekim 2010 Pazar
Halloween Party
Şuana kadar alışık olduğunuz partilerin dışında bir parti arıyorsanız eğer adresiniz tam anlamıyla, dans gecelerinin vazgeçilmez yeri olan Mackolik.
Cihan Can'ın her hafta dans geceleri organize ettiği Mackolık.Complex, 4 Kasım Perşembe günü her zamankinden farklı olucak. Alışık olduğunuz latin gecelerine bu parti farklı bir eğlence katacak.
Eğer 4 Kasım Perşembe günü farklı bir şeyler yapmak istiyorsanız kesinlikle gitmenizi öneriyorum pişman olmayacaksınız. Bu özel gecede istediğiniz kostumu giyebilirsiniz.
Sizin yaratıcılığınız ve hayal gücünüze bağlı. Meslek,sporcu,ürkütücü karakter kostümleri,süper kahraman,hayvan,sanatçı ve yöresel kostümler Cihan Can'ın zorlanacaklar için yazdığı bazı seçeneklerdir. Aklınıza gelen her karaktere bürünebilirsiniz.
Not : Geceye maskeyle katılmak yeterli değildir.
Detaylı bilgi için www.cihatcan.com
10 Ekim 2010 Pazar
Pazarlar
Bütün hafta içi o cuma gününün gelmesi beklenir.O zaman öyle uzun gelirki insana zaman bir türlü akıp geçmez.O beklenen cuma geldiğinde ise pazara tam iki gün vardır.Gelmesini istemediğiz,hiç geçmeyen ve ertesi günün yeni bir haftanın başladığının 'yani bu okul oluyor' habercisi olan uzun pazarlar.Belkide her şey kış gelmeye başladığı için bu günü olumsuz gösteriyor bana yada bize.Neden hep o cumalar,cumartesiler bu kadar çabuk geçer ? vee pazar günü geldiğinde neden hep televizyonda izlenecek en ufak güzel bir şey bile olmaz ? Eğitim hayatına başladığım ve o ilk pazarı yaşadığım günden beri sanırım bu soruyu kendime soruyorum :) Yazın ise bunun tam tersi pazarın pazar bile olduğundan habersiz ve pazartesinin geldiğinden mutsuz değiliz.Pazar gününe yığılan ödevler,dersler,sınavlar uzun bir dinleniş,aileyle bir arada olma kahvaltılar bu günün anahtar kelimeleri.Şuan saatlerimiz 22:05'i gösterirken pazarın bitimine saatler kala bu zor geçen günüde geride bırakıyoruz ..
5 Ekim 2010 Salı
Haftalık dans aktiviteleri !
Kendim de bir dans tutkunu olarak sizlerle ilk bloğumu dansa ilk başladığım yer olan Cihat Can Dans okulunun bir aktivitesini paylaşmak istiyorum.
Her Perşembe & Her Cumartesi Maçkolik Complex'te birçok dans tutkunu bir araya geliyor. Eğer sizde onlardan biriyseniz bu doğru adres. www.cihatcan.com
Herkesin özenerek geldiği, şehrin en style latin geceleri burada.
Gecenin konsepti: Cihat Can eşliğinde Bachata, Cha cha, Merengue ve Raggaeton dansları yapılacak olup tüm katılanlar mutlaka dans edecektir.
Her Perşembe & Her Cumartesi Maçkolik Complex'te birçok dans tutkunu bir araya geliyor. Eğer sizde onlardan biriyseniz bu doğru adres. www.cihatcan.com
Herkesin özenerek geldiği, şehrin en style latin geceleri burada.
Gecenin konsepti: Cihat Can eşliğinde Bachata, Cha cha, Merengue ve Raggaeton dansları yapılacak olup tüm katılanlar mutlaka dans edecektir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)