26 Mayıs 2011 Perşembe

Yaz Aktiviteleri

Yaz gelince dansseverlerin latin gecelerine karşı olan ilgisi daha da artıyor. Bundan önce de bahsettiğim gibi Cihat Can her hafta perşembe ve cumartesi günleri Mackolik Complex'de latin geceleri düzenliyor. Fenerbahçe stadının yanında olan bu yer dansseverlere ev sahipliği yaparken,onlara unutulmaz geceler yaşatıyor. Cihat Can'ın her seferinde ayrı sürpriz ve danslar gösterdiği bu organizasyon senelerdir aynı ilgiyle takip ediliyor. Belli özel günlerinde kutlanıldığı Mackolik Complex her konsepte uyum sağlıyor.Cihat Can'ın haftanın iki günü böyle bir organizasyon düzenlemesi dansa başlayan yeni öğrenciler için bir pratik yapma ortamı haline geliyor. Cihat Can'ın mutlaka herkes dans edecek olarak belirttiği bu gecede salsa,bachata,cha cha,merengue ve raggaeton dansları yapılmaktadır. Bu organizasyonu neredeyse bütün dans okulları yapmaktadır. Eğer sizde dansı seviyorsanız mutlaka bu gecelere gitmenizi tavsiye ederim çok eğlenceli geçiyor. Aynı zamanda yazın bu dans kursları çeşitli başka aktvitelerde düzenlemektedir. Tekne turları ya da Bodrum,antalyadaki tatilköylerinde zaman zaman organizasyonlar olmaktadır. Eğer ne tarz aktiviterlerin olduğu öğrenmek ve takip etmek isterseniz,size vereceğim birkaç adreste bulmanız mümkün. Şimdiden iyi eğlenceleer :)

·         Aytunç Bentürk Dance Academy: Mehmet Akfan sok. No: 55 Koşuyolu Parkı.
Koşuyolu/Kadıköy
www.abda.com.tr

·         Cihat Can Dance Company: Marmara Yelken Kulübü, Bağdat Caddesi, Erenköy Cami sokak No: 17 Caddebostan
www.cihatcan.com

Yaz geldi !

Eveeet sonunda yaz geldi. Gerçekten geldi. Artık o bitmek bilmeyen yağmurlar geride kaldı. Her sene nisan sonunda geldiğini hissettiren yaz, bu sene mayıs sonunda kendini gösterdi. Çok soğuk geçen kıştan sonra yazı gerçekten özlemişim. Kalın kazaklara, paltolara ceketlere hatta ve hatta şemsiyelere elvedaaa! Yaz havası o sıcaklık insanı zaman zaman mayıştırsada aynı zamanda çok mutlu ediyor. Yaz aslında deniz,güneş,tatil 3lemesinin yanında artık ders ve sınavların da geride kaldığının da müjdesini veriyor bize. Yazın benim için ne ifade ettiğine gelirsek eğer kesinlikle Bodrum diyebilirim. 'HBC' olarak adlandırdığımız açılımı Hekimköy Beach Club olan, bizim Bodrum Türkbükündeki sitesimizin plajının ismi oluyor bu. Bu isimden çok bu yer benim için çok özel bi yere sahip.Son 3senedir ben ve en yakın arkadaşlarım yaz tatilimizin büyük bir kısmını bu yerde yani Bodrumda geçiriyoruz. Saymakla bitiremiyeceğim kadar çok anıya bizim Bodrumdaki küçük, benim kutu olarak nitelendirdiğim evimiz şahit oldu. Annemlerin ilk satın alacakları zaman çok da istekli olmadığımı gördüklerinde daha küçüksün ileride iyi ki de almışsınz diyeceksin dedikleri günü dün gibi hatırlıyorum. Eveet iyi ki de almışlar. Her sene hatta kışın bu dönemin gelmesini iple çekiyoruz. Her gününde hatta her anında ayrı bir anımız olan bu Bodrum tatillerinin bi yerisine ise 1aycık kadar kaldı. Oley! Bu tatiller hiç bitmesin istiyorum. Bodrumda olmak zaten güzel bir şeyken en yakın arkadaşlarımla orada olmak beraber kalmak her şeyi beraber yaşamak hatta birçok şeyi orada beraber öğrenmek,doyasıya eğlenmek,gülmek,ağlamak,saçmalamak çok çok daha güzel.Bunun yanında güneşlenmeyi ve kapkara olmayı da özlemedim değil :) Bekle Bodrum biz geliyoruuuz ! 










Şampiyon Fenerbahçe

2010-2011 sezonu süperlig şampiyonu Fenerbahçe oldu. Bende bir fenerli olaraktan iyi ki de oldu diyorum :) Normalde takımlarla ve maçlarla pek alakam olmaması rağmen maç ortamını yani stadda bulunmayı o coşkuyu heyecanı yaşamayı, marş söylemeyi kısacası orada deşarj olmayı bağırmayı çağırmayı çok seviyorum. Anadalu yakasında Bağdat Caddesi tarafında oturduğum için bu coşkuyu daha da çok hissettiğimi söyleyebilirim. Maçın olacağı pazar günü fenerliler sabahtan itibaren caddeye çıkarak şampiyonluğun ilk kutlamalarına başladılar. Maçın saatine yaklaştıkça caddeye tam anlamıyla sarı lacivert renkleri hakim oldu. Maça gidemeyen bütün fenerliler abartmıyorum Bağdat Caddesindeydi. Bu durum insanların hayatında futbolun ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu bana bir kez daha göstermiş oldu. Fener şampiyon oldu kutlamalar 2gün sürdü çoğu fanatik kendi içinde hala bu mutluluğu yaşıyor. Bu kadar şampiyonluğa hazırlamışken taraftarlar kendilerini tersi olup Trabzonsporun şampiyon olduğunu düşünemiyorum bile . Eğer şampiyon Trabzon olsaydı fener taraftarları gerçekten bunalıma girebilirdi. Tam bir yıkım olurdu. Buna geçtiğimiz senelerde şahit olduk. Bu maç coşkusu öyle bir şey ki yorulsanda zıplamaya devam ediyosun, sesin kısalsa da bağırmayı sürdürüyosun. Asla durmak yok. İçten gelen ayrı bir sevinç bu. Fenerbahçe sen çok yaşa canım feda olsun sana.Hiçbir şeye değişilmez senin sevgin bu dünyada sözleriyle yazımı bitirirken takımımı bir kez daha kutluyorum :)




Koç Festival



Bu sene kendi okulum olan Bilgi Üniversitesinin festivaline gitmekle birlikte Koç Üniversitesinin de festivaline gittim . Konserleri dışında pek fazla bir programda göremediğimiz Tarkanı Koç Üniversitesi getirmeyi başarmış :) Durum böyle olunca bizde gidelim dedik. Başka sanatçılarında yer aldığı festivale tam Tarkan'ın sahne alacağı saatte gittik. Bilgininkine göre burada tam bir konser havası vardı. Konser alanı gerçekten çok kalabalıktı. Sanıyorum ki bunda en büyük etken Tarkan'ın gelecek olmasıydı. Tarkan'ın şarkılarında gerçekten çok farklı bir hava var. Türkçe şarkı dinlemeyen insanlar bile nerdeyse Tarkan'ın bütün şarkılarını ezbere söyleyebiliyor. Sahneye çıktığı anda herkesi büyüleyen Tarkan eski yeni bütün şarkılarını söylemeye özen gösterdi.Küçücük ama sahnede devleşen Tarkan hayranlarını yine çoşturdu. Slow şarkıları dışında bir kere bile yerinde durmayan Tarkan'ın bu enerjisi nereden geliyor gerçekten çok merak ediyorum. Normalde festivallerde şarkıcılar 2saat kadar bir süre sahne alırken Tarkan dolu dolu 3saat sahnedeydi. Keşke şu şarkısını da söyleseydi dediğimiz bir durum hiç olmadı. Bu sebeple konserin hakkını verdi.17. Kral Müzik Ödüllerinde 7tane ödül toplayan Tarkan gerçekten bunu hak ediyor ve ilerleyen senelerde daha da ödül toplayacak gibi gözüküyor :)

Limonata

Birçok arkadaşımdan duymama rağmen bir türlü denk gelip de gidemediğim Çapamarkanın yeni mekanı olan Limonata Nişantaşında kesinlikle ama kesinlikle gidilmesi gereken yerlerin başında geliyor.City's alışveriş merkezinin en üst katında olan cafe-bar olan bu yer özellikle sinemaseverlerin en uğrak noktası haline gelmiş. Açıkcası ortamı, dekorasyonu, içeçekleri ve yemekleriyle alışık olduğumuz yerlerden çok farklı. Bu sebeple insanların oldukça ilgisini çekiyor. İçeri adım attığınızla birlikte her yer rengarenk,ışıl ışıl. Bu bile insanı neşelendiren bir durum. Yaz aylarında ise İstanbul'un eşsiz manzarasını terasından izlemeniz mümkün. Tatlı bölümü insanın tokken bile iştahlanmasını sağlayacak kadar göz döndürürken, minik pizzaların olduğu atıştırmalık bölümde ise farklı lezzetleri keşfedebiliyoruz. Burası tam anlamıyla bir mutfak-bar. Tatlılarınızı, Tatlı Bar’da alabiliyorsunuz, pizzalarınızı Pizza Bar’da, yemeklerinizi ise Mutfak Bar’da yiyebiliyorsunuz. Tabii masaları tercih etmezseniz. Limonata’nın ortasında dev bir kütüphane var. Ama bu bir dekor değil, günün her saatinde, rahat koltuklara yayılıp kitap okumanız mümkün.Limonata’nın asıl sürprizi mutfağı. Bu mutfak, mekanın tam ortasında ve tüm konukların gözü önünde bir açık alan. Yemeklerinin yemeden önce neyin nasıl pişirildiğini her an izleyebiliyorsunuz. LIMONAID+ adı altındaki çeşitli limonata kokteyleri ve Cupcake Limonaid+ mutlaka denenmesi gereken tatlar. Kısacası kendinizi farklı hissediceğiniz bu yeri daha görmediyseniz, hemen gidip görün diyorum :)










Ulaşmak için :

Telefon : 2123732300
Adres: City's AVM Sinema Katı Nişantaşı

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Medya Ve Sansür






Günümüzde medya ve sansür birbirinden ayrılmaz iki kavram olarak görülmektedir. Nerdeyse her yerde karşımıza çıkan sansür, yani bir şeylerin gösterilmesinin veya gözükmesinin engellenmesi ya da üzerinin kapatılması anlamına geliyor. Sansür artık tüm iletişim teknolojilerinin içinde yazılı basında, TV, internet, tablet ve sosyal medyada yani her yerde. Bu durumdan son derece rahatsız olduğumu söyleyebilirim. Bir haber eğer tüm gerçekliğiyle gösterilirse anlam kazanır daha çarpıcı olur. Ben demiyorum ki bir cinayet haberi tüm açıklığıyla gösterilsin, demek istediğim sansürün gerektiği yerde kullanılması. Ne yazık ki buna rastlamak bir hayli zor. Özgürlük bir toplumdaki huzurun sürmesi için en önemli şey. İnsan özgür oldukça, fikirlerini rahatça söylediği derece huzurludur. Bu engellenince, toplum içinde bunalımlar yaşanmaya başlar. Sansürün sözlük anlamına baktığımızda; insan ifadesinin çeşitli yollarla kontrol altına alınması, pek çok durumda hükümet tarafından uygulandığı, en somut amacı toplumu korumak ve devletin üzerinde kontrol sağlayacağı şekilde geliştirmek olduğu yazmaktadır. Genellikle toplumu etkileyen durumlarda veya eylemlerde uygulanır ve ifade özgürlüğünü suistimal eden düşünceleri bastırma amacı güder. Bu şekilde yazılmış olmasına rağmen, aslında uygulanan sansür çok daha fazlası.

Kapatılmalarının ardından bir hayli konuşulan Youtube ve blogspot sitelerinin arkasında yatan gerçeklerden çoğumuz habersiz. Kim ya da kimler, neye dayanarak ne üzerine ve ne şekilde bu siteleri kapatma yoluna gidiyorlar? Yasakçı zihniyet olarak bilinenler aslında bu sorduğum soru içindeki kim ya da kimleri temsil ediyor. Belli bir güce ve söz hakkına sahip bu yasakçı zihniyet, kendi benimsediği görüş ve zihniyete karşı ne varsa ortadan kaldırarak üstesinden geliyor. Sizin belki de sadece kendiniz için yazdığınız ve emek harcadığınız bu yazılarınıza ulaşmanız engellenirken, aslında o site değil siz engellenmiş oluyorsunuz. Siz ve sizin düşünceleriniz, bakış açılarınız ve benimsediğiniz doğrularınız. Bir sabah kalkıp yazmak için masaya oturduğunuzda “Mahkeme kararıyla bu siteye erişim engellenmiştir.” yazısıyla karşılaşıp küçük bir çocuğun oyuncağının elinden alınması duygusunu içine giriyoruz. Bilgisayar ayarlarımızı değiştirerek bu sitelere girme engelini belki ortadan kaldırabiliyoruz ama bu durum bile bizi tam anlamıyla mutlu edemiyor. Bunun sebebi ise endişe içinde olmamız. Bir sonraki şey ne olacak korkusu. Demokrasinin olduğu bir ülkede yaşarken aslında demokrasiden çok uzak olunması medya ve sansür için söylenebilecek en doğru şey belki de. Medya artık özgürlüğünü sansürle birlikte kaybetmektedir. Yaşadığımız toplum içinde sansürlenen her şeye boyun eğmemiz bekleniyor, boyun eğilmediği sürece ise karşılaşılan durum çok açık, örnekleriyle karşımızda. Tek bir kişi istiyor diye bir topluluğun o kişiye itaat etmesi çok zor ve kabul edilemez. Toplumun doğru ile yanlışı ayırt etmesi için var olan medya, gerçek görevini yerine getirememektedir. Bu medyanın topluma ulaşması da sansürleniyor demektir. Halbuki yasaklar insanları tepki göstermeye, eylemlere ve isyana götürür.  Yasaklar yerine topluma görmesi gereken şeyleri sunmak düzeni sağlayacak en önemli etkendir.